Bölüm bölüm anlattığım Kosova ve Makedonya yazımın bu bölümünde Prizren Kalesi ve şehrin merkezindeki gezilecek yerleri anlatmak istiyorum.
Prizren kalesinden indikten sonra şehrin kalbinin attığı, cafe ve restoranların olduğu Şadırvan Meydanı’nı gezdik. Burası aslında büyük bir meydan değil; özelliği ise meydanın tam ortasında suyunun içilebildiği 4 tane çeşmenin olmasıydı. Yerel halkın ve turistlerin su içtiği, ufak bir mola verdiği bir yer olarak tanımlarsam hata etmiş olmam Şadırvan Meydanı’nı.
Şadırvan’ı da gezdikten sonra 15. veya 16. yüzyılda yapılmış olan Taşköprü’yü geçerek nehrin karşı tarafını gezdik. Bu bölgede tarihi bölüm daha az ve genel olarak Dünya markalarının mağazalarının olduğu bir yer olarak gözüme çarptı.
Şehrin bu tarafında Prizren Saat Kulesi ve Gazi Mehmet Paşa Hamamı yer alıyor. Hamamda normalde sergiler, gösteriler düzenleniyormuş ancak ben gittiğimde restore edildiği için içini gezemedim. Dışını inceleyip yoluma devam ettim.
Prizren’de kendimce keşfettiğim bir etkinlikten bahsetmek istiyorum. Şehirde Maraş olarak bilinen ve Bistriça Nehri boyunca uzanan bir yürüyüş yolu ve park kombinasyonu var. Bu yolda güzel bir doğa yürüyüşü yapabilirsiniz kuş ve su sesleri eşliğinde. Ben şehrin içinden başlayıp yaklaşık yarım saat yürüdüm ve ilk girdiğimden başka bir yerden tekrar kaleye ulaştım, gerçekten ilginç bir deneyimdi. Şunu da unutmadan söyleyeyim, eğer navigasyon ve haritanız yoksa bu yolculuğu karanlıkta veya soğuk havada yapmayın. Çünkü yol ne kadar giderseniz gidin bitmiyor yani nerede olduğunuzu kavrayamıyorsunuz. Ben bile eğer navigasyon çalışmasaydı parkuru tamamlamadan geri dönecektim.
Prizren’in simge yapısından bahsetmesek olmaz: Sinan Paşa Camisi. Neredeyse her yol tarifinin içinde geçen bu heybetli yapı 17. yüzyılda Osmanlı zamanında yapılmış. Şadırvan Meydanı’nın yanında her turistin ziyaret ettiği belki de Prizren’in en önemli yapısı olarak tanımlayabilirim bu camiyi. Cami Türkiye’nin yardımlarıyla yakın bir zamanda restore edilmiş ve daha da turistik hale gelmiş.