2 gün Gaziantep, 1 gün de Adana olarak gerçekleştirdiğim geziyle ilgili yazılarımın ilkiyle birlikteyiz. Gaziantep son yıllarda turizmde muhteşem bir yol alan, hem tarihini hem de dokusunu koruyan hepimizin sahip çıkması gereken bir şehrimiz. Mutfağı, doğası, tarihi, kültürü ile Türkiye’nin yeni Turizm başkenti olmayı hak eden bir yer. Hadi hep beraber Gaziantep’te neler yaptığıma bakalım.
Gaziantep’e uçakla veya kara yoluyla ulaşmak mümkün. Uçak ile havaalanına gelip Havaş otobüsleriyle çarşıya ulaşabilirsiniz. Kara yolu (otobüs) ile geliyorsanız otogardan çıkıp otobüse veya minibüslere binebilirsiniz, anladığım kadarıyla otogardaki her otobüs ama hızlı ama yavaş Çarşı’ya uğruyor. Belirtmeden geçmeyeyim halk otobüsüne Gaziantep ulaşım kartı kullanmadan şoföre 2.5 lira vererek bindim.
Gaziantep’in sabah ritüeli birazcık tartışmalı olsa da Beyran içmek/yemek. Hem içmek hem yemek dediğimin farkındayım. Çünkü İstanbullular için bir çorba, Yerel halk için ise halis muhlis bir doyurucu yemek. Biz bu tartışmaları geçiyor ve Beyranın keyfini çıkarıyoruz. Kuzu eti, İç yag, Pirinç ve Sarımsak temelli bir yiyecek. Üstüne kırmızı pul biber ve limon da eklenince muhteşem bir lezzete dönüşüyor. İlk kez geleceklere acısız ve sarımsaksız yemeleri tavsiye ediliyor ama benim gibi “PisBaaz” iseniz 1 porsiyon acılıyı yiyebilirsiniz.
Beyran yedikten sonra hemen yakınlarındaki Bakırcılar Çarşısı ve Almacı Pazarı kesinlikle gezilmeli. Baharat, salça, baklava dükkanları her keseye Uygun tercihler sunuyorlar Çarşıda.
Biraz çarşı, pazar gezince Gaziantep’te acıkmamak elde değil. Buranın esnaf ve öğrenci işi yemeği olan Nohut Dürüm kesinlikle tadılmalı, hem de erkenden. Kemik suyu ile haşlanan nohutlar tam kıvamında pişiriliyor, ne dağılıyor ne de sert kalıyor. Sonra Gaziantep’in meşhur pidesine dürülüp salata ile servis ediliyor. Altlık olarak alınıp diğer yemekler için mide hazırlanabilir 😀
Gaziantep mutfağına ufak bir giriş yaptıktan sonra gezdiğim müzeleri anlattığım diğer yazım çok yakında burada olacak!