Boğaz’ın Anadolu yakasında , köprünün Anadolu ayağının dibinde yer alan bu 2 semt gerçekten gezilmeyi hak ediyor. Kuleli , Çengelköy , Kandilli , Kuzguncuk , Kanlıca her İstanbullunun ziyaret etmekten hoşlandığı bölgeler. Ben de bu yazımda Kuleli ve Çengelköy’ü kendi gözlemlerimle anlatacağım.

 

kuleli askeri lisesi

Kuleli bölgesinde bilindiği gibi en önemli yapı Kuleli Askeri Lisesi. Bu lise 2. Mahmut zamanında inşa edilmiş (1828’de). Bu bina ne yazık ki sürekli yangınlarla zarar görmüş ve ilavelerle yeniden hizmete girmiş. Bu bina ismini ise 2 tarafında da kulelerin olması nedeniyle almış. 2016 yılındaki darbe girişimine kadar orduya asker yetiştiren bu lise bu olaydan sonra kapatıldı ve şimdi müze olarak hizmet vermesi için çalışmalar yürütülüyor.

 

 

Kuleli Askeri Lisesi’nin önü şu anda çok sessiz ve sakin. Okulun hizmet vermemesi , binanın atıl kalması gibi nedenlerle deniz kıyısında hiçbir önemi kalmayan bir bina izlenimi bıraktı bende. Önünde birkaç balıkçı olta ile balık tutmaya çalışıyor, bölgedeki insanlar sahilde yürüyüş yapıyor. Buraya kadar geldiyseniz köprüyü arkanıza alıp fotoğraf çektirmek yapılacak en büyük aktivite diyebilirim.

 

 

Kuleli bölgesini gezdikten sonra yürüyerek Çengelköy’e döndük. Burası caddelerini asırlık çınar ağaçlarının serinlettiği, gölge yaptığı bir yer. Herkesin bildiği tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi boğaz manzarası arayanlar için güzel bir seçenek. Boğaza karşı çayınızı yudumlayabileceğiniz, Çengelköy Börekçisi’nden aldığınız börekleri yiyebileceğiniz bir mekan. Bu börekçide benim önerim galiba tatlı sevmemden ”tahinli çörek” olacaktır.

 

Çengelköy’de yapılan bir başka aktivite de tahta iskelede arkanızı boğazı ve köprüyü alıp fotoğraf çektirmek. Burası gelen herkesin uğradığı, karşı kıyıyı izlediği bir yer. Tahtaların sağlam olmaması ve denize yakın olduğu için burada fazla akrobatik pozlar vermenizi önermem.

 

 

Benim için Çengelköy’e gelme nedeni çok sevdiğim ve 100 lerce çeşidi olan gazozların tadına bakmaktır. Burada ana caddenin bir arka sokağında (Ptt’nin yanından giriliyor.) Gazozluk adında çok hoş bir dükkan var. Fotoğraflardan da göreceğiniz üzere yaklaşık 100 çeşit Türkiye’nin her bölgesinde üretilen gazoz var. Zencefilli, frambuazlı, orman meyveli, hindistan cevizli, karpuzlu, demirhindili, elmalı vs. aklınıza gelebilecek her aromada gazoz var. Herkes istediği gazozu alıyor ve yandaki Hurma Cafe’de oturup tadına bakıyor.

 

Hurma Cafe için ayrı bir paragraf açmayı uygun buluyorum. Çünkü burası hem otantik hem rahatlatıcı bir konseptte. Antika tablolar, daktilolar, sandalyeler eşliğinde soluklanıp gazozları içiyor ve dinleniyorsunuz. Bu cafedeki çalışanlar gerçekten sıcakkanlı ve her sorunuzu cevaplamaktan zevk alıyorlar. Buraya genellikle gezginler, gençler geliyor ama benim gibi yeni tatlar peşindeyseniz uğramanız gereken bir yer. Gazozlar şu anda 5 lira ama yakında zam gelmesi muhtemel gibi görünüyor. Ben demirhindili içtim ve tadını beğendim; tadı karamel ve kola gibiydi diyebilirim, kekremsi bir tat bekliyordum ancak öyle değildi.

 

İstanbul keşifleri için tıklayınız.