Farklı olmak, farklı olanı anlamak genellikle insanları korkutur. Herkes gibi “aynı” olanlar, farklı olanları dışlar, farklı olanlarla birlikte olmak istemezler. Bunun sonucu olarak da farklı olanlar toplumda dışlanmış bir grup olarak hayatta kalmaya çalışırlar.
Farklı fikirleri kabul etmek cok zordur. Gücü elinde tutan, iktidara sahip olanlar farklı görüşleri ciddiye almaz hatta genelde dinlemezler. Bu davranışta bulunanlar çoğunluğun yaninda olmadiklarinda bireysel olarak toplumda barinamayacaklarini düşünürler. Herkes gibi davranıp herkes kadar-asla fazla değil- menfaat saglamaya çalışırlar
Aykırı görüşlere saygı duyanlar hatta ileride sempati duyacaklar gücün ilelebet tek bir kişide kalamayacağını idrak edenlerdir. Aykırı insanların kendi gruplarından daha ilerici, daha barışçıl olmasından genelde mutlu olurlar. Ancak bu mutluluğu genelde toplum içinde açıklayamazlar çünkü yaşadığı toplumun çoğunluğunun aykırı görüşlere düşman olduğunu bilirler.
Aykırı görüşlere sempati duyduktan sonra genelde kendi grubundan soğurlar sorgulayan insanlar. Bir kere sorguladıysa ve kendi grubunun eksikliğini idrak ettiyse bu sempatisi daha da derinleşir. Kendisinin de olduğu çoğunluktan tiksinir, hatta daha da ileri giderek eksikliklerini onların yüzlerine vurur.
İnsanların önemli kararlar verirken muhafazakâr olması, genellikle risk almaktan kaçınması sosyolojik olarak incelenmelidir. Elinde güç tutan ve bu gücü kaybetmekten korkanlar tarihi değiştirecek kararlar alamazlar. Ancak daha önce deneyen ve başarılı olan ya da olmayan bir netice alan insan kaybedecek pek fazla şeyi olmadığı için topluma aykırı gelen, tasvip edilmeyen eylemleri kolayca yapabilir bu da toplumdaki çoğu insana aslında çekici gelir. Çoğunluk ona özenir ama risk alamadığı için onun gibi serbest olamaz.
Muhalefet sempatisi tanımlanması ve çerçevesinin çizilmesi gereken bir kavram. Kanımca “elinde güç olup da bunu kaybetmekten korktuğu için risk alamayan ancak birazcık sorgulama yeteneğine sahip olduğu ve düşünebildiği için de azınlıkları dinleyebilmeyi bilen insanların durumu olarak tanımlayabiliriz.” Bu sempatiye sahip kişiler genelde muhalifleri belirli konularda çok haklı bulur, onları takdir eder ama genele vurduğunda onların bazı kendince aşırılıklarını öne sürüp onlarla birlikte fikir üretmezler. Birlikte tartışmayıp sadece kendi menfaatlerine uyan konularda muhalifleri dinledikleri için de uzun vadede muhalifler bir başarı elde edemezler. Muhaliflerin rahat yaşamları, açık fikirli ve üretken olmaları onlara Muhalifliğin cezbedici olduğunu kanıtlar ancak bazı ön yargılarını dizginleyemedikleri için dünya görüşlerini değiştiremezler.
Sonuç olarak hayattan kaybedeceği çok şey olan ve yasadığı toplum haricinde başka bir yeteneği, vasfı olmayan kişi dışarıdan çok etkileyici görünen farklı olmaya, aykırı yaşama sempati duyar. Bu sempatiyi uzun vadeye yayamadığı ve belirli ön yargılardan da kurtulamadığı için kendi kabuğunu kıramaz, toplum içindeki yerini bulamaz. Muhalifliğin dışarıdan kolay olduğunu görür ve sadece eleştiri kurumu olduğunu düşündüğünde de mensubu olduğu çoğunluktan ayrılamaz, ayrılmak isteyeni de farklı olarak damgalar. Farklılığın bir kusur olduğunu, farklı ve aktif insanların tırnak içinde ehlileştirilmesi gerektiğini savunarak bir kısır döngü içinde yaşayıp gider.
1 thought on “Muhalefet Sempatisi”
Comments are closed.
Merhaba,
1-2-3. paragrafları normal okudum.
(Herkes gibi davranıp herkes kadar-asla fazla değil- menfaat saglamaya çalışırlar) çok iyi. <3
5-6-7-8. paragrafları anlamakta zorlandım yada aklımda soru işaretleri kaldı. (…yaşadığı toplum haricinde başka bir yeteneği olmayan…)
bir gün bu derin konu hakkında Türkiye dışındaki ülkeleri örnek göstererek konuşmayı çok isterim. Bu arada belirtmeliyim ki bu konu kitlelerle konuşulduğunda anlaşılamayacak bir konu. (güzel bir buluşma konusu olsada =)