Milano’ya yaklaştığımızda anlatılan şehre hiç benzetemediğimi hatırlıyorum, şehre giriş yaptığımız nokta bildiğimiz orta sınıf bir şehre geldiğimizi gösteriyordu ama Duomo meydanına ve ünlü moda markaların olduğu caddeye geldiğimizde Milano’ya geldiğimizi anlamıştık. Milano’dan önceki Pisa yazım için tıklayınız. Şehre kaleden giriş yaparak Duomo meydanına ilerledik. Duomo meydanında da artık İtalya’da alışık olduğumuz ”gotik” tarzda yapılan Duomo Katedrali’ni inceledik ve fotoğrafladık. Biraz aşinalığı olan herkes bu katedrallerin yakın zamanlarda aynı sanat biçimiyle yapıldığını fark edebilmiştir ve bu katedrallerin tamamlanması ortalama 400 yılı sürmüş bunu duyunca tabii ki hayret etmemek elde değildi. Katedrali de geçtikten sonra işte herkesin bahsettiği…
Orta Çağ’da kalan kent: Siena
Dar sokakları, tarihi, Palio (At) yarışlarıyla ünlü Siena girişindeyiz. Buradan sonra yürüyerek devam etmek zorundayız, şehri bu manzaradan süzerek gezmeye başlıyoruz. Aslında tarihi şehre ulaşana kadar Siena’yı fark etmek oldukça zor çünkü etrafta modern binalar,arabalar,süpermarketler oldukça fazla. Eski kenti kendi yerinde koruyup turizme kazandırmış İtalyanlar. Tarihi şehri dolaşmaya başladıkça Orta Çağ havasını almaya başlıyoruz. Daracık sokaklar, eski evler bizi o döneme götürüyor. Labirent gibi sokakları geçip Duoma’ya ulaşıyor ve buradaki yine devasa katedrali görüyoruz. Siena meydanında soluklanıyor palio yarışlarının yapıldığı meydana ilerliyoruz. Nedir bu ”palio” dediğinizi duyar gibiyim. Bu yarışı 90 saniyelik dayanıklılık mücadelesi olarak tanımlıyorum…